ÂŞIK HALİL KARABULUT’UN TÜRK HALK ŞİİRİNDEKİ YERİ VE ÖNEMİ
DÜNKÜ YAZINI DEVAMI
* Herkes ister kolayından para / Ya mirasa kona ya dolandıra
Bütün işler dalavere dubara / Cemiyette ahlaksızlar çok beyim
* Tefeci, faizci keyif çatıyor / Her gün koyununa kuzu katıyor
Esnaf müşteriye kazık atıyor / Ticarette ahlaksızlar çok beyim
Âşık Halil Karabulut, uyak düzeni ve konuları bakımından koşmayla aynı olan semailer de yazmıştır. Semainin koşmadan farkı 8’li hece ölçüsüyle yazılmasıdır.
Eşi Naile Hanım’ın ölümü üzerine yazdığı ağıt 8’li hece ölçüsüyle yazılmıştır.
* Bu ayrılık yaza düştü / Yandı yürek köze düştü
Kara giymek bize düştü / Sen beyazı seçtin gülüm
* Güzellerin başı idin / Âşık Halil eşi idin
Yaylaların kuşu idin / Engine mi uçtun gülüm
Yiğitlik, kahramanlık, savaş gibi konuların ele alındığı koçaklama türünde de ürünler vermiştir.
Bu şiiri genel kullanımından farklı olarak beşerli dizeler halinde yazılmış ve beşinci dize tekrarlanmıştır.
“Dedim – dedi “biçiminde yazılmış şiirleri vardır. Bu tarz şiirler genellikle soru-cevap şeklindedir.
Doktor dedi: Yaş kaç bayım? / Dedim yolun başındayım
Daha dünyaya doymadım / Henüz yetmiş yaşındayım.
* Doktor dedi :Kalbin şâşık / Atışlar karmakarışık!
Dedim doktor: Kınama ha, / Kalbim bir güzele Âşık!
Yazımızın başlarında da belirttiğimiz gibi Âşık Halil Karabulut’un şiir dünyasında destanların ayrı bir yeri vardır. Halk şiirinin en uzun nazım biçimi olan destanlar 4’lük biçiminde yazılır. Kimi destanlarda dörtlük sayısı yüzü geçebilir. Toplumu yakından ilgilendiren savaş, deprem, yangın, salgın hastalık gibi olayları, eşkıya ve ünlü kişilerin başından geçen serüvenleri, insanın doğumundan ölümüne değin geçirdiği yaşam evrelerini, toplumsal eleştiri gibi konuları uzun uzun anlatma fırsatı sunan destan Halil Karabulut için de etkili kullandığı bir araç olmuştur. Halil Karabulut; Kadirli turpundan insanı canından bezdiren Çukurova sineğine, Marmara depreminden hastalık ve yemeklere, kadınlardan erkeklere, Osmanlının son günlerinden Cumhuriyet’in ilk yıllarına, Atatürk sevgisinden devrimlerine uzanan birçok konuya değinecek engin bilgi birikimi, duygu ve düşünce zenginliği ile dizelerin hakkını vermiş büyük bir halk ozanıdır.
Bir kısmını bölümlere ayırdığı destanlarını uzun dörtlükler şeklinde yazmıştır. Destanlarında 11 ve 8’li hece ölçülerini kullanır. Uyak düzeni “abab/ cccb/ dddb…” veya “xaxa/ bbba.. “ şeklindedir. Ancak “Atatürk, Milli Mücadele, Cumhuriyet ve Demokrasi Devri Destanı” adlı eseri, beyitler(ikilik) halinde yazılmış olup her beyit kendi arasında uyaklıdır. ( aa/bb/cc…) . Bu destan Osmanlının son döneminden 1995’e kadar olan tarihi süreci anlatır.
* Dinleyin, söyleyim bir ulu destan / Söze başlayayım evvelden baştan.
Nasıl yapıldı Türk Kurtuluş Harbi, /Devletin yeniden kuruluş harbi.
* Adana’yı almış idi Fransız, /Çukurova’ya dolmuş idi Fransız.
Tertip etti Ermeni’den bir alay, /Her tarafa çıkarıyor çok alay.
* İtalyanlar Antalya’da, Konya’da, /Böyle işgal görülmemiş dünyada.
Osmanlı’dan beri söze başladık, / 1995’e kadar işledik.
* Âşık Halil ver destana nihayet, / Burada son bulsun, bitsin hikâyet.
Son sözü Âşık Halil Karabulut hakkında en kapsamlı araştırmaları yapan ve onun için “yüzyılımızın son büyük şairi” diyen Prof. Dr. Saim Sakaoğlu’na bırakıyorum: “25 yıllık dostum, büyüğüm Halil Karabulut hakkında çok şey yazdım, yayımladım. Bunlar kitaptı, makale idi, konferans metni vb. idi. Onu iki yıl sonra 1975’te Konya’daki Âşıklar Bayramı’nda tanıdım. Değerli öğrencilerimle birlikte Ali Berat Alptekin ve Esra Şişek’le birlikte Bağdaş Yaylası’ndaki evlerinde bizi ağırladı. Ankara’da vereceğim konferans için Ankara’ya davet ettik. Hâsılı şiir ikliminde dostluğumuz pekişti. Karabulut, sessizce çağlayıp durdu. Onu, ancak şiir zevkini yakalayabilmiş olanlar işitebildi. Karabulut bizim insanımızdır, bizim âşığımızdır, bizden biridir. Bizim görmediklerimizi gözlerimizin önüne serivermiştir.”