BARAJ GÖLÜ ALTINDA KALAN BİR TARİH KUM KALE VE TAPINAK ŞOVALYELERİ
Çukurova’yı Kapadokka’ya bağlayan antik ticaret
yollarından biri de Akyoldur. Akdeniz kıyısındaki Magarsa’dan
(Karataş) başlayıp Karatepe, Andırın, Meryemçil üzerinden
Kapadokya’ya uzanan Akyol, antik dönemlerde bile önemli bir
ticaret yoluydu.
Akyol, Karatepe- Aslantaş’ın yaklaşık 2 km kuzeyinde
doğu-batı eksenli bir yolla kesişir. Kesiş Suyu’nun Antik adıyla
Pyramos (Ceyhan Nehri) Nehri’yle de kesiştiği bu noktanın
yakınında, kayalık kütlenin üzerine kurulu bir kale vardır. Yerli
halkın Kum Kale adını verdikleri bu kale şimdilerde Aslantaş
Barajı’nın suları altında kalmıştır.
Kum Kale yakınında ki, günümüze sadece izleri ulaşmış
köprü kalıntısı, bu mevkiinin ne kadar önemli olduğunun bir
işaretidir. Kum Kale’nin coğrafi özelliklerinden biri de Pyramos
Nehri ile olan ilişkisidir. Antik çağlarda yelkenli gemilerle yük
taşımacılığı ancak Akdeniz’den Misis’e kadar yapılabiliyordu.
Misis’ten Kum Kale’ye kadar ise tekneler gidebiliyordu. Orta
Çağ’da İç Anadolu’dan kervanlar vasıtasıyla Ak Yol üzerinden
Göksun- Geben ve Andırın geçilerek getirilen mallar Misis’e
ulaştırılıyor, buradaki İtalyan depolarında stoklanıyordu. Amoda
(Hemite) Kalesi’de Ceyhan Nehri üzerindeki bu taşımacılığı
kontrol altında tutuyordu.
Bulunduğu jeopolitik konum sebebiyle önemini son
zamanlara kadar koruyan bu ortaçağ kalesi baraj suları altında
kalmadan İstanbul Üniversite’sinden bir gurup tarafından
kurtarma kazısı yapılmış, 11-12-13. yüzyıllara ait seramik
parçaları ve zırh kalıntıları bulunmuştur. Kum Kale bir başka
yere taşınmak istenmişse de mimari yapı göz önüne alınarak
özelliğini kaybedeceği düşüncesiyle vaz geçilmiştir.
Kum Kale, 15x20m. boyutlarında, dikdörtgen şeklinde,
köşeleri burçlu çevre duvarı ve küçük bir düzlükte yer alan üç
katlı kuleden ( donjon) oluşmaktaydı.
Çevre duvarlarının yüksekliği ortalama 7-8 metre olan Kum
Kale’nin duvarlarının tabanını oluşturan taşlar, muntazam
bloklar halinde olup kenarları düzlendikten sonra ortaları kaba
şeklinde bırakılmıştı. (Bossage Tekniği)
Nehre bakan taraftaki burçların birinin oda girişinin
üzerindeki kabartmada, bir çerçeve içine alınmış, başa aşağı
duran bir Lorraine Haç’ı işlenmişti. Zamanımıza kadar kimler
tarafından yapıldığı hala anlaşılamayan Kum Kale’de Tapınak
Şovalyeleri’nin (Templar) kullandığı bir işaretin bulunması
kafaları karıştıran bir konudur. Tapınak Şovalyeleri’nin Kum
Kale ile ne gibi işleri olabilirdi? Kaleyi Tapınak Şovalyeleri mi
yapmıştı? Tapınak Şovalyeleri kimdir?
Tapınak şövalyeleri (Templars) ilk defa dokuz kişilik bir
guruptan oluşmuştur. Ve ilk üstadları Hugues Paynes’tir.
‘’Kurucuların ilk üstlendikleri mekân, Mescid-i Aksa’dır. 1118
yılında Kudüs kralı İkinci Baudoin’den faaliyetlerini yürütecekleri
bir yer talep ederler. Kendilerine Mescid-i Aksa ve Kubbetü’s-
Sahra (Hazreti Ömer Camii)’nın bulunduğu tepe ile karşısındaki
Zeytin Dağı (Tapınak Dağı) tahsis edilir. Buraya yerleşen tarikat
üyeleri, “İsa’nın ve Süleyman Tapınağının Takipçileri” adını alır.
Amaçları Süleyman Tapınağı’nda (Mescidi Aksa) olduğuna
inanılan kutsal emanetleri ele geçirmektir. Mukaddes emanetler
olarak ünlenen, Hazreti Musa’dan kalan levhalarla asası ve
Hazreti Harun’un eşyalarıdır. Çünkü bu sandığı bulacak kişinin
mehdi/kurtarıcı olacağına ve dünyaya hâkim olacağına
inanılmaktadır’’
Tapınak Şövalyeleri Örgütü bir yandan hacıları koruma görevi
yaparken diğer yandan ticaretle uğraşıyorlardı. Akdeniz’de
taşımacılık yapıyorlar kıyı limanlarda kaleler kuruyorlardı. İşleri
öyle ilerletmişlerdi ki, şimdiki bankacılık hizmetlerinin bir
benzerini vermeye başladılar. Öyleki hacı olmak için yola çıkan
insanlar Avrupa’da Tapınak Şövalyeleri’nin şubelerine paralarını
teslim ediyorlar kendilerine verilen kağıdı yol boyunca Tapınak
Şövalyelerine ait her hangi bir tapınak yada kalede paraya
çevirebiliyorlardı.
Başlardaki gayeleri Kudüs’ü ziyaret edecek Hiristiyanları
korumak olsada, kısa zamanda doğunun zenginliklerini
yağmalayıp Avrupalı zenginlerin malvarlıklarını ele geçirmeyi
başardılar. Böylece gücün sembolü paraya da yavaş yavaş
hakim oldular.
O kadar güçlenmişlerdi ki başta Fransa olmak üzere Avrupa’da
ki krallara yüksek miktarda borç verecek hale geldiler. Bu
ilişkiler sayesinde de korunup kollanmaya başladılar.
Başta İngiltere kralı olmak üzere birçok Avrupa krallığının karşı
çıkmasına rağmen, Papa Clemens’e baskı yaparak
Tapınakçıların aforoz edilmesini sağlayan kral Altıncı Filip,
Büyük Üstat Molay dâhil, ele geçirebildiği tüm Tapınak
şövalyelerini tutukladı. Tapınakçılar küfür ve İsa’yı inkâr etme
suçlarından yargılandılar ve 1314 yılında yakılarak öldürüldüler.
Tüm bu bilgiler ışığında Kumkale’nin jeopolitik ve stratejik
konumuna bakıldığında Tapınak Şövalyeleri’nin dikkatini
çekmemiş olması düşünülemez.
Hem ticari hem de güney- kuzey eksenli haç yoluna kurulmuş
Kumkale’yi ziyaret eden araştırmacılardan bazıları kaleyi
Haçlıların tasarlayıp işçiliğini Ermenilere yaptırdığını
söylemektedir. Yapan kim olursa olsun Kumkale; yapıldığı
yıllardan terk edildiği tarihe kadar hem o bölgedeki ticareti
kontrol etmiş hem de yolları kullanan insanların can güvenliğini sağlamıştır