GİZEMLERİ ÇÖZÜLEMEYEN UYGARLIK MAYALAR
Doya doya yenecek aşları,
Kana kana içilecek suları vardı.
Ama o gün, toz duman sardı her yanı,
O gün soldu, sarardı toprak,
O gün bir bulut çöktü tepesine,
O gün bir dağ geldi üzerine,
O gün güçlü adamın eline geçti toprak.
O gün tütmez oldu bacalar,
O gün dalından koparıldı körpe yapraklar,
O gün ölüme kapandı gözler.
O gün üç işaret belirdi ağaçta,
O gün üç nesil asıldı oracıkta.
İşte o gün baş koydular savaşa,
Ve dağıldılar dip bucak ormanlar arasına.
CHILAM BALAM ALINTISI
GİZEMLERİ ÇÖZÜLEMEYEN UYGARLIK / MAYALAR
Maya uygarlığıyla ilgili bilgiler çok yönüyle akıl çelicidir. Özellikle gök bilimi bağlamında günümüze bıraktıkları bilgilerin düzeyi, o dönemin bilinenleri ve teknolojisiyle ulaşılması mümkün olmayan bilgiler olarak kabul edildikleri için gizemli bir dünyaları olduğu düşüncesi ağırlık taşımakta, birçok konudaki sır perdesi tam olarak ortadan kaldırılamamaktadır.
Kökenleri, geldikleri yerler ve hatta kayboluşları denecek kadar bulundukları bölgelerden çekilmeleri bile netleştirilemediği için ileri sürülen tezler üzerinde çalışmalar halen devam etmektedir. Hiç bir tez, bu uygarlığın yükselişi ve silinişi hakkında yeteri kadar aydınlatıcı ve net değildir. Bu denli bilgisizlik durumunda hiç şüphesiz Rahip Diego de Landa’nın o dönemin uygarlığına ışık tutacak kitapları (kodeksleri) yaktırmasının da etkisi vardır.
Mayaların yaşam tarzı ve sahip oldukları bilgi düzeyi gibi akıl alacak güzellikte görkemli eserlerinin de gizlerini açığa çıkarmak mümkün olmamıştır. Yüzyıllardan beri bulguların çok sayıda bilim insanı tarafından incelenmesine, gündemde kalmasına rağmen gerçekleri tam anlamıyla ortaya koyacak düzeyde sonuçlara ulaşılamamıştır. İki bin yıl önce su arıtmayı bilen ve bunu doğal kuvars ve zeolit mineralleriyle yapan; uzayla ilgili ölçümleri bugünkülerle uyuşan; taşa kazılmış tanrı/krallarının bindikleri motorlu araçları andıran araçları çizebilen, gösterebilen; metali hiç kullanmamış, yalancı mermer, obsidyen ve volkanik kayalardan araç gereç yapan bir uygarlıktan bahsediyoruz.
Mayalar uygarlıklarındaki üstünlük kadar kimliklerini gizlemekte de ustalık göstermektedirler. Mayalar, Nahualar, Aztekler, Inkalar çeşitli söylemlerde dünyaya başka bir gezegenden geldiklerini, Mu adasında yaşadıklarını ileri sürecek kadar esrarengiz bir geçmişe işaret edebilmektedirler. Mezo Amerika kültürü yaratmış olmalarına rağmen, erozyona uğramalarının gerçek nedenlerini açıklayabilecek izler bırakmamışlardır. Günümüzde hâlâ Guatemala, Güney Meksika, Yukatan Yarımadası, Belize, El Salvador ve Batı Honduras’ta sekiz-on milyon civarında Maya bulunmasına rağmen, o dönemin uygarlığından, özellikle gök bilimi hakkında bilinenlerden izler ve gizler taşımadıkları, sıradan İspanyol kültürünün, hristiyanlık dininin etkisi altında kalan bir Kızılderili halkı olarak yaşadıkları söylenebilir.
Mayalar hakkında uzun süre kayda değer araştırma yapan çok sayıda bilim adamından bahsedilebilir. Hepsini hayrete düşüren şey o dönemin koşullarında sergilenen bilim ve sanat düzeyinin üstünlüğüdür. Mayaların astronomi biliminde günümüzden bile çok ileri oldukları; mühendislik dalında bugün bile eşleştirilemeyecek bilgileri yapıtlarının üstünde sergiledikleri; çeşitli takvimleri bir arada kesişim tarihleriyle birlikte belirleyecek yüksek matematik bilgisine sahip oldukları açıkça görülmektedir. Hiç şüphesiz bunların başında 1845’te Meksikaya yerleşerek, çeşitli Maya dillerini öğrenerek Mayalar ve onların iddiaları olan Mu adasından gelmeleriyle ilgili araştırmalar yapan Charles Etienne Brasseur de Bourbourg gelmektedir. Bu konuda ilk araştırmaları yapan bilim adamıdır. Atatürk de onun ‘Maya Dili’ adlı kitabından etkilenerek, Orta Asya ve dönemin Türçesiyle ve Türklerle bağlantı olasılığını kendisi incelediği gibi araştırtmıştır. Kitabın kenarına el yazısıyla yazdığı notlar ilgi çekicidir. Uygurlar ve Mu adası bağlantıları da üstü çizilemeyecek kadar dikkat çekmektedir. Atatürk’ün bizzat buna önem vermesi ve 1930’lu yıllarda Sn. Tahsin Mayakon (Mayatepek) Bey’i konuyu araştırmayla görevlendirmesi ilgi çekicidir. Naacal Tabletlerini çözmüş olan ve Atatürk’ün de okuduğu kitaplar arasında yer alan İngiliz asker ve araştırmacı James Churchward’ın kurmaca türünde olsa da kitaplarında Mayaların geçmişi ve Mu adasıyla ilgili iddiaları ve kurduğu bağlantılar vardır, ancak netleşmiş değildir.