KADİRLİ KAYMAKAMI MEHMET CAN SÜRGÜNE GİDİYOR
-Mehmet Can, köylü çocukları okusun diye şehir merkezinde ve Savrun kıyısında Lise ve teknik okullar yaptırma çalışmalarını başlattı.
-Hükümetten yardım gelmeyince Savrun suyundan beslenen çeltik arklarına el koydu, suyunu satmaya çalıştı.
– Demokrat Partili, CHP’li Çeltik ağaları Kaymakama karşı birleşti. Ve Hükümete baskı yaparak Kaymakam mehmet Can’ın Kars’a sürgün tayinini gerçekleştirdiler.
-Kaymakam şehirden ayrılırken halk gözyaşları içinde ağlıyor ve bağırıyordu”Hükümet canımızı alma” diye
BİR 25 MART GÜNÜ…
Çıkar çevreleri Kaymakamın önünü kesmek, engellemek için bütün güçleri ile çalışmaya başladı. Daha önce CHP ve DP saflarında birbirlerine karşı amansızca mücadele eden ağalar, beyler işbirliği yaparak “Kaymakamı sürgüne göndermek için” planlar yaptılar. TBMM seçimleri yapıldı. Adana milletvekili olarak seçilen Ahmet TOPALOĞLU ve Ahmet SAVRUN’a bağlı siyasiler Kaymakam için yüz kızartıcı bir suçlamada bulundular: “Kaymakam TAGALLÜP (zulüm) yaparak halkı baskı altına aldı. Zorla para topluyor. Evleri yıkıyor”…
Çıkar çevreleri gözlerini 25 Mart 1962 tarihine çevirdi. Çünkü o gün sulama kanallarının ihalesi yapılacaktı. Kaymakama kalırsa kanal sularından para kazanmaları mümkün değil. 25 Mart günü gelmeden Kaymakamın ayağının kaydırılması, sürgüne gönderilmesi gerekiyordu. Kasketli ağalar ve beyler Ankara’nın yolunu tuttular. Ahmet TOPALOĞLU’nu gördüler. Topaloğlu, Hükümetin Milli Savunma Bakanlığı görevini sürdürüyordu. Topaloğlu, siyasilerin isteklerini Başbakan İnönü’ye iletti. Olayları araştırmak üzere Kadirliye müfettişler gönderilmesine karar verildi. Ve kısa sürede müfettişler geldi. Kaymakamın aleyhinde olanların yalancı şahitliği ile suç dosyası kabartıldı. Neler, neler söylenmedi ki kaymakam aleyhinde. Genç kızlar ile alem yaptığından tutun da komünist olduğuna kadar… Aslında müfettişler öğütlenmişti. Suç delilleri bulmaları halinde Kaymakam görevinden alınacaktı.
Mart ayının içinde idi. Kadirliye Diyarbakır tarafından bir kamyon geldi. İçinde şoför ile birlikte beyefendi kılıklı birisi de vardı. Adı da Talat KAHVECİOĞEU… Talat Bey, elinde çantası olduğu halde yavaş adımlarla Hükümet binasına doğru yürüdü. Kapıdan içeri sessizce girdi. 3.Katta bulunan Kaymakamın kapısına geldi. Tahrirat Katibine haber verdi: “Yeni Kaymakam benim, söyleyin içerdekine, makamını terk etsin”.Haber içerdeki Kaymakama bildirildi. Görev başındaki Kaymakam “Ben halen görevdeyim. Tayin emrim de yok. Söyleyin o kapıda bekleyene kendisine başka bir iş arasın”!
Talat Bey’in arkasındaki kasketli, kravatlı ağalar ve beyler harekete geçtiler. Yeni Kaymakamın görev yazısını Ankara’dan elden ulaştırdılar. Çaresiz kalan Kaymakam, yeni sürgün yeri olan Kars’ın Tuzluca ilçesine Nüfus Müdürü olarak gidiyordu. Kaymakamın sürgüne gidişi esnasında halk sokaklara döküldü. “Ağlayanlar, el sallayanlar” tek bir söz söylüyordu sanki “HÜKÜMET CAN’IMIZI ALMA” !… Bu sözleri ne duyan oldu, nede aldıran; Hükümetten, ağalardan ve de beylerden …