SORULARLA İSLAMİYET
Soru : Mekke’de Kâbe Camiine, Medine’de peygamberler mescidine “Haram-ı Şerif” deniyor bunun anlamı nedir, sınırı ne kadardır?
Cevap : Orada haram sözcüğü yasak ve dokunulmaz anlamlarında kullanılır. (Haram-ı Şerif) demek, kutsal dokunulmaz manasına gelir. Bu anlam Yüce Yaratıcının indirdiği Kur’anı Kerimin Kasas Suresi ayet 57’de şöyle ifade buyurulmuştur (biz onları kendi katımızdan bir rızık olarak her şeyin ürünlerinin toplanıp getirildiği, dokunulmaz bir yere (Mekke-i Mükerzeme’ye) yerleştirmedikmi?
Sevgili peygamberimiz Hz. Muhammed’de (Hz. İbrahim’in Mekkey’i dokunulmaz kıldığı gibi bende Medineyi dokunulmaz yaptım) buyurarak Medine-i Münevvere-yi her türlü avcılardan, yağmacılardan korumuştur. Bu itibarla Mekke ve Medine’de av avlanamaz, ağaçlar, bitkiler kesilemez, sökülemez, dokunulamaz. İlgili ayet ve hadisleri tefsir ve terceme eden ilim adamları bunu şöyle açıklamışlardır; kesilemeyen, sökülemeyen, dokunulamayanlar kendiliğinden biten ağaçlardır, ama insanların diktiği bağ bahçe bu yasağın dışındadır. Bu kutsal dokunulmazlığın sınırlarına gelince, o, haram hudutları diye belli ölçülerde levhalarda tesbit edilmiş, kâfirlerin girişleri oralara yasaklanmıştır. Gayri müslimler o haram işaretli levhalardan içeri giremezler.
Soru : Her müslümanım diyen müslüman olabilirmi, yoksa imana sahip olmanın belli aşamaları varda insan onlardan geçip kendini ispatlamasımı gerekiyor?
Cevap : İmanın derecelerini, islamın kademelerini Yüce kitabımız Kur’anı Kerim ve sevgili peygamberimiz Hz. Muhammed hadislerinde gayet açık ve net birşekilde izah buyurmuşlardır. Müminlerin bu iki temel kaynağı iyice tetkik etmeleri halinde her şeyi orada bulacakları kesindir. İslamda tıpkı diğer değerler gibi sadece kuru bir iddia ile kazanılan ve sahip olunan bir güzellik değildir. İslam dairesine girmenin, orada kalabilmenin, gerçek anlamda mümini Kâmil olabilmenin tabiki belli şartları, rukünleri, vecibeleri vardır. İsterseniz bunları gelin direkt Yüce Mevlânın kendisinden, Kur’andan öğrenelim. Nur Suresi Ayet 47 (Bazı insanlar) “Allah’a ve Peygamber’e inandık ve iteat ettik” diyorlar. Ondan sonra içlerinden bir gurup yüz çeviriyor. Bunlar inanmış değillerdir. Bu ayet göstermektedirki, sırf lisanen, Allah’a ve peygambere inandım” demek, mümin olmak için yeterli ve geçerli değildir. Bu munafıkların tutumudur. Müminler ise, dilleriyle söylediklerine kalbende inanır; ayrıca ibadet ve taatları ile imanlarını isbat ve teyit ederler. İmam Gazali’nin dediği gibi, amelsiz mümin, bütün hayati faaliyetleri durmuş, sadece nefes alıp vermekle canlılık emaresi gösteren komadaki insan gibidir. Bunun yaşadığı hayatın kıymeti ne ise, ibadetten ve güzel davranışlardan yoksun kimsedeki imanın kıymetide odur. Ayrıca hakiki müminin bir diğer özelliğide, karşılaştığı her meselede, her anlaşmazlıkta, Allah ve Rasulünün hükmü ne ise ona razı olması ve gönül hoşluğu ile ona uymasıdır. Bunun aksine davranmak müteaddit ayetlerde buyrulduğu üzere münafıkların işidir. Hucurat suresi ayet 15 bu konuyu dahada pekiştirmiştir şöyleki (Müminler ancak Allah’a ve rasülüne iman eden, ondan sonra asla şüpheye düşmeyen, Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla savaşanlardır. İşte doğrular ancak onlardır.)
Soru : Kur’anda geçen belli hac ayları hangileridir?
Cevap : Hacca karar verilib başlanması, refes, fusük ve cidalın terk edilmesi gereken aylar, Ramazan’ı takib eden arka arkaya Şevval, Zülkâde, Zülhıcce’dir.
Soru : Dede mahrumu varmıdır, varsa ne ve nasıldır?
Cevap : Dede mahrumu, bir evladın babasından önce ölmesiyle, babasının ona varis olması çocuklarının amca ve halalarıyla başbaşa kalmalarıyla mirasdan paylarının eksilmesi anlamına gelir. İslamda, kalan ölene varis olur ve ölen insana yakın olanlar uzak bulunanları mirasdan mahrum eder. Torunlar oğpul ve kızlarla eşit olarak varis olamazlar.